
Ünlü Şairlerden Şiir Şiirler
Ünlü Şairlerden Şiir Şiirler
BU BENİM ŞİİRİM
Duyduğun her yerde beni hatırla
Bu benim şiirim bu benim şarkım
Dinle ki kanatsın o taş kalbini
Bu benim şiirim bu benim şarkım
Yabancı kollarda gezip durdukça
Başını yastığa koyup daldıkça
Bir daha çalıver beni andıkça
Bu benim şiirirm bu benim şarkım
Bırak da süzülsün yaşlar gözünden
Acı bir pişmanlık dursun yüzünde
Sana bir sitem var her bir sözünde
Bu benim şiirim bu benim şarkım
Aşkımdan armağan her bir satır sana
Maziyi yeniden yaşatır sana
Nasıl sevdiğimi anlatır sana
Bu benim şiirim bu benim şarkım.
AHMET SELÇUK İLKAN
*
ŞİİRE DAİR
Şiir bir cennet bahçesi
Girmeyene anlatılmaz.
Cennet nedir, bahçe nasıl?
Görmeyene anlatılmaz.
Şair gülü, şükür gülü
Yaprak yaprak dokur gülü
Her mısradan fikir gülü
Dermeyene anlatılmaz.
İne gönül, kalka gönül
Hep doğruya baka gönül
Hak vergisi.. Hakk’a gönül
Vermeyene anlatılmaz.
Şiir toprak kokusudur
Şiir damla damla sudur
Ermişlerin duygusudur
Ermeyene anlatılmaz.
Şairler sultanı Yunus
Her sözü yüz defa yumuş
Aşk bağına dergâh kurmuş
Varmayana anlatılmaz.
ABDÜRRAHİM KARAKOÇ
*
ŞİİR VE YAŞAM
-I-
Yaşananı aşan sevda yorumu
Şiirin kanıyla yoğrulmamışsa
Gülün hevengini coşturan bengisu
Verilmemiştir çeliğin damarına
-II-
Şiirden söz açılınca
Diyor ki bana konuğum
– Başka söze gerek yok
Aşktır onun tarihçesi
AHMET TELLİ
*
MÜZELİK ŞİİR
Yürüyen heykellerle aynı müzedeyim ben
Konuşan mumyalara kimden söz edeyim ben
Fikren işkencedeyim, ruhen cezadayım ben
Korkaklığın sükûtu kol geziyor her yerde
Sanki tek başımayım, tek kişilik mahşerde.
Putların gölgesinde dans eder akbabalar
Söz sokakta dolaşır, öz zindanda çabalar
Atılan ucuz safra selâmlar, merhabalar
En temiz topraklara gül eksem mantar biter
Yollar sırat köprüsü, durmak düşmekten beter.
Kaybettim mesafeyi, zamandan uzaklaştım
Sevgi diye sarıldım, isyanla kucaklaştım
Ne kendimden kurtuldum, ne kendime yaklaştım
Toprağın üstü mezar, zevke dalmış ölüler
Can sıkmaya yetiyor canlı kalmış ölüler.
Fuhuş yuvası sanki en görkemli binalar
Çamur evlât doğurur taş yürekli analar
Resmen hak tevzi eder hakkı boğan canavar
Koşanlar, yarışanlar.. dehşet ötesi dehşet
Akıl karaya vurdu, gırtlağı geçti vahşet.
Meydanlar tıklım tıklım, caddeler salkım-saçak
Kölelik histerisi yayılmış köşe-bucak
Elli tane hokkabaz, elli milyon oyuncak
Müdür ve müdüriçe müzenin bekçileri
Aferine çalışır düzenin bekçileri.
Mülkü kazanan ayrı, tasarruf eden ayrı
Hisseler neden farklı, hak, hukuk neden ayrı?
Hasta yaşar deniyor, baş ile beden ayrı
Mantık yürütmek yasak, itiraz eylemek suç
Neşe-eğlence cinnet.. yatıp uyumak korkunç.
Güvenmek aldanmaktır.. ölçü-tartı izafî
Mert-namert, güzel-çirkin, eksi-artı izafî
Çoğunun cebindeki kimlik kartı izafî
Kim kimdir? Kim kim değil? Anlamak ve bilmek zor
Oynanan komediye gül diyorlar, gülmek zor.
Figüran heykeller var kül tablası boyunda
Yediyüz göbek atar dakikalık oyunda
İşlenen her günaha kurtta ortak, koyun da
Kalmışım ara yerde, tozdayım, dumandayım
Kirli bir mekândayım, iğrenç bir zamandayım.
ABDÜRRAHİM KARAKOÇ
*
ŞİİRE YETMEYEN ZAMAN
Şiire yetmeyen zaman
Nasıl da yanılttı seni
Sen ki daha bir çocuktun
Bir yaşamı alıp gitti
Şiire yetmeyen zaman
Sararan ot, yiten gölge
Öyle birden gelen ölüm
Doğrusu aklında yoktu
Yaklaşıyor her geçen gün
Sararan ot, yiten gölge
Soluk soluğa bir güzel
Yaşadın ya sen ona bak
Ardında kalan şiirler
Adını fısıldayacak
Soluk soluğa bir güzel
AHMET UYSAL
*
KIRK YAŞIN EŞİĞİNDE ŞİİR
Küçük heyecanlara paydos
Çünkü rüzgarla aynı yaştayım
Çünkü güneş kardeşim
Bir ırmakla sevişmekteyim
Bana artık dingin olmak
Bana yalınlık yaraşır
İçimde şiirin güzelliği
Yaşamak sevinciyle yarışır
Güzeller güzeli ömrüm
Sana gitgide sevdalanıştayım
Nice emeklerle dokunmuş
Bir ince, bir nazlı nakıştayım
Küçük tasalara, tutkulara paydos
Çünkü evrenle aynı yaştayım
Başsız sonsuz doyumsuz
Bir başdöndürücü akıştayım
ATAOL BEHRAMOĞLU
*
HERŞEY ŞİİRDİR
Her şey şiirdir, uğultusu rüzgarın
Bir ırmağa usulcacık yağan kar
Her gece okunan bir dua çocuklukta
Gökyüzünde bölük bölük turnalar
Her şey şiirdir, sevinç ve kader
Dünyada olmak duygusu…
Kıyıda, ıssız kayalarda
Kendi başına ışıldayan su
Her şey şiirdir, şimdi, şu anda
Ak kağıt üstünde dolanan elim
Karşıki avluda salınan söğüt
Yandaki odada uyuyan bebeğim
Her şey şiirdir, çağrısı aşkın
Bahar toprağından yükselen tütsü
Umut ve acı, başlayan ve biten,
Yağmurun ve akıp giden hayatın türküsü
Her şey şiirdir ve bir gün belki
İlk aşkım, ilk göz ağrım şiir
Koynunda ona yazdığım mektuplar
Bir yerlerden çıkıp gelecektir…
ATAOL BEHRAMOĞLU
*
ŞİİR.
Kadın kendini gösterdi usulcana
Çekingenlikle koşulu beyaz usulcana
Gittiler gözleri aşka yaşamaya yangın
Gidip gelenler oldu gitti geldiler.
Kadın saçlarını getirmedi uzakta tuttu
Umutsuzlukla dolu soyunmak uzakta
Düştüler karanlıkta aralık aralık
Düşüp ölenler oldu düştü öldüler.
Kadın gözlerini koydu ortaya
Bir mavi bir gökyüzü aldı çevrelerini
Sevdiler sonsuz bir maviyle alıngan
Sevip yaşayanlar oldu sevdi yaşadılar
CEMAL SÜREYA
*
ŞİİRİN DENİZ KIYISINDAKİ SESİ
Denize atılmış şiirdir bence
Yurtsayan, yurdu bilinmeyen bir yıldız
Şiirin deniz kıyısındaki sesine bırakılmış ölümdür
yanacak sarayların kestiği bir, yarım ay.
ECE AYHAN
*
KAR ŞİİRİ
Karın yağdığını görünce
Kar tutan toprağı anlayacaksın
Toprakta bir karış karı görünce
Kar içinde yanan karı anlayacaksın
Allah kar gibi gökten yağınca
Karlar sıcak sıcak saçlarına değince
Başını önüne eğince
Benim bu şiirimi anlayacaksın
Bu adam o adam gelip gider
Senin ellerinde rüyam gelip geçer
Her affın içinde bir intikam gelir gider
Bu şiirimi anlayınca beni anlayacaksın
Ben bu şiiri yazdım aşık çeşidi
Öyle kar yağdı ki elim üşüdü
Ruhum seni düşününce ışıdı
Her şeyi beni anlayınca anlayacaksın
SEZAİ KARAKOÇ
*
BİR İLKBAHAR ŞİİRİNE BAŞLANGIÇ
Hava ne kadar güzel öğretmenim
Yollar ağaçlar kuşlar ne kadar güzel
Yeryüzü pırıl pırıl öğretmenim.
Gizlisi saklısı kalmamış dünyanın
Nesi var nesi yoksa dökmüş ortaya
Bütün bitkiler, bütün hayvanlar, bütün taşlar
Sürüngenler, konglomeralar, serhaslar
Hepsi hepsi ortada öğretmenim.
Ne olur bizde gidelim
Burda kalsın iğneli karafatmalar
Burda kalsın kitaplar
Kollarından bacaklarından gerilmiş kurbağalar
Burda kalsın hepsi
Bomboş kalsın evler okullar
Hapishaneler, hastahaneler…
MELİH CEVDET ANDAY
*
EŞGAL ÜZERİNE BİR ŞİİR
Bir omuzuna attığı kolan
Bir omuzunda samanyolu
nehir yataklarında bir ayağı
ötesi görünmüyor kamçılı karanlıkta
suları sırtlayıp geçmişti buradan
Çolpan yıldızı hangi dağlara düştü?
Ergir mi demirdağ?
Bıçağın sayada hafifliği boşuna
Boydan boya göğsümü geçen yaralı hayvan
Adadım yüreğimi ardından giden aya
Dilsizim ve adsızım şimdi
Aşk diyorlar değil mi buna?
ay, saydam kuyu
yüzünün yüzüme ettiği zulüm
işte çuhaçiçeği, işte kayın ağacı
gecikmiş yağmurlardan su içmeye inen söğütler
tuzlaşıyor kemiklerim sönen suların üstünde
sabrın ilahisini bitirdim, dindi yollarım
Görünmez karanlıktan biçtiğim elmas kesim
döner dururum hala
Bilirsin tenhadır can
boynumda asılı ay, söyle kimse geçmedi değil mi buradan?
MURATHAN MUNGAN
*
ŞİİR
Sana bu güzellikler bizden kalsın,
Bugünlerden bir şeyler bizden kalsın..
Senden almak isterler,bizi söyle;
Geleni bize gönder,bizden alsın
ÖZDEMİR ASAF

